
15-16 yaşlarındayken her yıl başında bir noel romantik komedisi izlemeye bayılırdım. (Şimdilerde romantik komediler bana +13 korku filmlerinden bile daha uzak) Bu filmi de o yıllarda keşfettim. Sanırım bana o yılları hatırlattığından bu filmi tekrar izledim. Bizim ailede yeni yıl demek tavuk-pilav,çerezler,tatlı ve meyveler, özellikle muz, demekti.O zamanlar bu saydıklarıma şimdiki gibi kolay ulaşamazdınız. Fakat lezzetleri eşsizdi. Gecemiz televizyondaki sanatçıların seslendirdikleri şarkıları izleyerek son buluyordu. Televizyon kanalları da bugünkü kadar çeşitli olmadığından herkes hemen hemen aynı programları izler bir sonraki günler de bunların kritikleriyle geçerdi. Eğer bir de kar yağıyorsa, işte o zaman yeni yılın çoşkusunu ta içinizde hissedebilirdiniz. Şimdi ise ne o yemeklerin tadı var ne de yeni yıla girmenin sevinci.
Filmin baş rol oyuncusu Sandra Bullock'un çok doğal bir güzelliği var ya da vardı çünkü bu film çevrileli tam 17 yıl olmuş. Eski filmleri izlerken insanların giyiniş tarzına, konuşmalarına ve esprilerine özellikle dikkat ederim. Bu filmde de kıyafetler epey eski püskü. Bunlar o dönemlerin yaşayış tarzını gözler önüne seriyor ve ben de teknoloji ne kadar yol almış daha iyi değerlendirebiliyorum. 1995 yapımı bu film. Sanki 90'lı yıllar daha dün gibi geliyor insana ama işte üzerinden 20 yıl geçmiş.Bu arada aklıma bir çocukluk anım geldi yine. Çocukluğumdan çok sık bahsediyorum. Belki de bunları anlatarak o günleri ölümsüzleştiriyorumdur. Bu bloğu açmadan önce hiç bu kadar anım olduğunun farkında değildim. Neyse yıl 1992 ya da 93 biz arkadaşım Arzu ve ben bir film izlemiştik. Şimdi adını hatırlayamıyorum. Bu filmde çocukluk arkadaşları birbirleriyle 20 yıl sonra buluşacaklarına söz veriyorlardı. Ben de bundan etkilenerek Arzu'ya "2000 yılının Anneler Günü'nde tam saat 12.00'de 19 Eylül Stadyumu yolundaki her zamanki oyun alanımızda buluşmak üzere söz verelim" dedim. O da kabul etti. Neden 2000 yılı? Çünkü ben millenyum deyip abarttıkları bu yılda birden bire dünyada büyük değişikliklerin olacağını sanıyordum. Biz birbirimizle yıllarca bu buluşmanın muhabbetini yaptık. Buluşma tarihi geldi. Ben o dönemlerde üniversite sınavlarına hazırlanıyordum . Kafam bununla çok meşguldü sanırım bu yüzden bu randevuyu kaçırdım. Hatta hatırlamam ayları buldu. Arzu'ya "Sözümüzü tutamadık" dedim. O ise sözünü unutmamıştı. Bilmiyorum tam saat 12.00'de orda mıydı? Ama bana "Ben unutmadım" dedi. Şimdilerde ise onunla aramızda bir yabancılaşma var. Ne yazık ki bu yabancılaşma problemi toplumumuzda çok sıklaştı. Ne zaman geçmiştekinden daha iyi bir toplumda yaşayacağız ve ben geçmişe özlem duymayı bırakacağım acaba? Öyle kirli bir dünyadayız ki ben de herkes de bu kirlilikten nasibimizi almışız. Bir Türk filminden şöyle bir sahne geçti aklımdan şimdi. Büyüklerin "İstanbul'un bütün süpürgeleri bile insanların içindeki kirliliği temizlemeye yetmez" sözünü duyan çocuk bir sonraki gün mahallede ne kadar süpürge varsa annesine yakalanana kadar gizlice toplamaya başlamıştı. Keşke İnsanlar çocukluğundaki saf hallerinde kalabilselerdi. Sen Uyurken dedik bambaşka yerlere gittik. Artık benim de uyku vaktim geldi. Daha aydınlık günlere uyanmak ümidiyle... İyi geceler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder