29 Haziran 2012 Cuma

ZAR ADAM
 Birkaç defadır yazıyorum ve yazdıklarımı siliyorum. Bu kadar ince eleyip sık dokumamın nedeni,okuyanların yazdıklarıma onay vermesini, yazdıklarımı beğenmesini istememdir .Ancak bu sefer de yazma hevesim kaçıyor.Keşke, ne yazma konusunda ne de yaşam konusunda kendimizi kasmamız gereken bir düzen olmasaydı. O ne düşünür, bu ne düşünür? İnsanlar ne der sonra? Bu ve benzer cümleler özgürlüğümüzü, yaratılıcılığımızı, kısacası bizi sınırlıyor.Yaptığımız tercihleri düşünüyorum da hepsinin altında  takdir görme arzusu yatıyor.Mesleğimizi, eşimizi, evimizi, kıyafetlerimizi bile seçerken hep başka insanların beğenisini kazanma hırsı var içimizde. Öyle bir dünyada yaşamak isterdim ki, hiç kimse kimseyi eleştirmesin, insanlar ön yargılı olmasın, dedikodu, çekiştirmeler yapılmasın (çok mu sıkıcı olurdu ya da bu hayaller çok mu ütopik?).Hayatımızı sürekli ailemize, komşumuza, dostlarımıza göre yaşıyoruz. Aslında kendi hayatımızı değil; toplumun ve ailemizin bize biçtiği rolleri sürdürüyoruz. Bu yüzden psikologlar, aile terapistleri ve psikiyatrist denen meslekler var. Şimdi nerden çıktı bu diyorsunuz? Geçenlerde bir kitap okudum."Zar Adam"...

"Gündelik hayatın monotonluğundan sıkılmış psikiyatrist Luke Rhinehart Manhattan'da eşi ve iki çocuğuyla yaşamaktadır. Hem Batı hem de Doğu felsefelerinin hayatın anlamı alternatiflerinden tatminsizlik yaşayarak basit zar atışlarıyla kendi dinini oluşturarak hayatını sonsuza kadar değiştirir.
Rhinehart ve hastaları kısa zaman içinde ebedi kurtuluşlarının tek yolunun her şeyi zarların kararına bırakmak olduğuna inanmaya başlarlar. Luke, seks, uyuşturucu ve terapi hakkındaki zar atışlarıyla yeni dinini muhafazakar davranış ve ahlak çöküntüsünün esprili bir birleşimine dönüştürür. O, bu düşünceyle kendi yaşantısını ve dünyayı değiştirmeyi amaçlamaktadır..
Amerikan psikoanalitik kültürünün fütursuz bir parodisi "


(Tırnak içindeki yerler alıntıdır,yalan söylemeyi hiç sevmem de belirteyim dedim.)

 Şimdi bir örnek vereyim: Luke, zar atmadan önce bir kağıda, zarın geleceği numaralara göre seçenekler verir. Her atışta bir seçeneğe kötü bir davranış yazar. (Tabiki bu düzendeki ahlak anlayışına göre) Örneğin, eşimi aldatacağım ya da evi terk edeceğim gibi. Bir keresinde cinayet işleyeceğim bile yazmıştı.Kural şu, zarı atar ve hangi seçenek gelirse gelsin onu, hayatı pahasına da olsa uygulayacaktır. Bunu yapma nedeni, içinde tek olan kişiliği (egosunu)  öldürmek ve bastırılmış olan kişiliklerin de yaşamasına izin vermek. Roman boyunca kendini öyle rezilce durumlara soktu ki inanamazsınız. Bu, kurgusal bir roman. Kendimizi toplumdan dışlayalım demiyorum;  fakat öyle bir toplum yaratalım ki, yaşamımızı, başkaları "ne der ? " diye geçirmeyelim. Dünyaya bir kere geliyoruz ve gerçekten de hayat çok kısa...Bu kısacık hayatı uzatamayız ama ona şekil vermeyi  kendimize bırakabiliriz. (Aslında bu yazıyı okuyanların çok beğeneceğini düşünmüyorum fakat ben beğendim. Bu yüzden bu sefer silmeyip,yayınlıyorum)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder