4 Aralık 2012 Salı

EKÜMENOPOLİS, UCU OLMAYAN ŞEHİR

                       
 Çok değil belki bundan birkaç on yıl sonra bu tarz manzaralarla yalnızca sanal ortamlarda karşılaşacağız. Gelecekteki kuşakları düşününce yine de şanslı bir dönemde dünyaya geldiğimizi düşünüyorum. Bir de geçmiş kuşaklara bakıyorum. Avlulu evlerde büyüyen, evinin önündeki ağaçta salıncak sallanan ya da kendi meyve ağacına çıkıp meyve toplayan insanları düşününce de derin bir hüzne kapılıyorum. Çünkü bizim bu saydıklarımıza ulaşabilmemiz için yüzlerce kilometre yol yapmamız gerekiyor. Bir dönem sayborg filmleri çok revaçtaydı bilirsiniz. Bom boş bir arazi, koyu gri   ve siyah karışımı bir gökyüzü, asit yağmurları, deri giyimli genellikle dövmeli insanlar, su kıtlığı bu filmlerin vazgeçilmez unsurlarıydı. Bu filmler hep bilim kurgu kategorisinde yer almıştır. Fakat bence artık gerçeğin ta kendisini yansıtıyor. Ne yazık ki bizi böyle bir dünya bekliyor. Kapitalizm canavarını durduramazsak eğer, ortada yaşayabileceğimiz bir dünya da kalmayacak. Ne kirletebileceğiniz bir deniz ne zehirli atıklar dökebileceğiniz bir nehir. Kesebileceğiniz bir ağaç da kalmayacak, üzerine bina dikebileceğiz bir yeşillik de. Kuşlar, çiçekler, arılar hiçbiri... Bomboş bir arazi gri ve siyah karışımı bir gökyüzü, asit yağmurları... Bir şey olacak yalnızca bir şey: Derin, korkunç, deliksiz bir sessizlik...
  Ekümenopolis Ucu Olmayan Şehir...

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder