YAĞMUR
Yağmur...ince ince, sessiz sessiz düşüyor. Her taraf taze toprak kokusu. Gökyüzü içini boşaltıyor sanki. Ben de yağsam yağsam her şeyi döksem içimden. Ağlasam ağlayabilsem hüngür hüngür, için için... Ama hayır olmuyor, tek bir gözyaşı bile süzülmüyor gözlerimden. Yağmuru seyrediyorum yine.Gök kurşuni bir renk almış.Gürlüyor. gürüldüyor, yankılanıyor her yerde. Ben de bağırsam, çağırsam, haykırsam her şeyi, her yere... Ama hayır hiç sesim çıkmıyor. Yağmur kadar güçlü olabilsem, doğa kadar kararlı, gökyüzü gibi cesur
"ya git desem ya da kal"...
Ağustosun ilk yağmuru bu, İstanbul'a. Ama hayatın ne ilk ne de son yağmuru olacak. Daha ne yağmurlar ne fırtınalar göreceğiz. Hele bir de yağmurdan sonra çıkan o tatlı güneşin ışıltısı insana tam da kendini anlatmıyor mu? Emeklerden sonra gelen başarıya, ayrılıktan sonraki kavuşmaya, ıstıraplardan sonraki sevince benzemiyor mu? Karlar yağacak, rüzgarlar esecek. Ama insan durmayacak değişecek ve gelişecek. Doğayı değiştirmeye onu değiştirirken kendini geliştirmeye devam edecek.
Hayatımdaki hiçbir kopuştan korkmuyorum artık.Sanki bir kuş tüyü gibi hafifim hatta eğer çok istersem uçabilirim. Çünkü beynimde "özgür insanın" bilgisi var. Kalbimde bir gün "gerçek insanın" doğacağına dair inanç var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder