Bir şairimiz: "Bu dil ağzımda annemin sütüdür." demiş.Ne kadar doğru bir söz. Nasıl dünyaya gelir gelmez midemize giren ilk şey anne sütü ise duyduğumuz ilk kelimeler de ana dilimize ait kelimelerdir.
Dil, yani konuşma aracımız, insanlarla iletişimimizi sağlar.Aşık olduğumuzda sevgi sözcükleri söylediğimiz, sinirlendiğimizde küfürler ettiğimiz, adeta dünyaya açılan bir penceremizdir. Bir de şu, içimizdeki ses vardır. Hani onunla yüksek sesle konuştuğumuzda (ben çok sık yaparım) toplum tarafından deli diye nitelendiriliriz. Kaç dil bilirsek bilelim içimizdeki ses de ana dilimizde konuşur. Çünkü ana dilde düşünürüz.
Türkçe'miz son dönemlerde medyanın işgüzarlığı sayesinde mütemadiyen yabancı dillerin yağmasına uğruyor. Artık hangi sözcük Türkçe, hangisi değil ayırdına bile varamıyoruz. Gün geçmiyor ki dilimize yeni bir İngilizce kelime girmesin. Tam birinin anlamını öğreniyoruz, bakıyoruz yeni bir sözcük daha gelmiş konmuş ağzımızın içine yerleşivermiş.Bir de şöyle bir şey var. Bence o, asıl dilimizi yozlaştırıyor.Türkçe'de kullandığımız kelimelere yeni mecaz anlamlar yükleyip, ağdalı işveli bir ses tonuyla kullanmak. Örneğin: Yıkılıyooo, yakıyosun, şekil yapmışsın, ciks olmuş v.b. gibi.
Sosyal medyada insanların birbirleriyle yazışmalarına bakarsanız eğer, Türkçe dışında bambaşka bir dilin kullanıldığını göreceksiniz. Buna bir de "İnternet Dili" diye bir isim bulmuşlar.Öyle çok imla hatalarıyla dolu kelimeler görüyorum ki bir dilci olarak midem bulanıyor.Hele bir de bunu eğitimli insanlar yapıyorsa hemen damgayı yapıştırıyorum "kültürsüz" diye. Noktalama işaretlerini zaten hiç aramıyorum. Bulamayacağım bir şeyi arama alışkanlığım yoktur. Ama size güzel bir alışkanlığımdan bahsetmem gerekirse eğer, o da kitap okumamdır.Çok klişe olacak belki fakat inanın biraz okuyan bir toplum olsaydık, ben şimdi bu yazıyı yazmayacak, kendime yeni bir konu arıyor olacaktım.Televizyonda kimin eli kimin cebinde tarzı diziler, evlendirme programları, paparazzi yapımları varken neden kitap okuyup aynı anda dilimizi, gözümüzü , beynimizi çalıştırıp yorulalım değil mi? Biraz okuyan ve sorgulayan bir toplum olsaydık eğer, belki gazetelerde koca dehşeti, töre cinayetleri hatta şehit haberleri bile daha az yer alacaktı.
Ben şu an Georges Politzer'in Felsefenin Temel İlkeleri kitabının 32.sayfasındayım. Peki sen hangi kitabın, kaçıncı sayfasındasın?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder