
ÇOCUKLUK
Aftan Dede'ye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne adım var ne yaşım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiçbir şey sorulmasın benden
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim
Hiç bitmese horoz şekerim!
Sevgili blok sakinleri, (bu yalnızca ben ve yazılarım da olsa hiç önemli değil )
Teknik yetersizliklerden dolayı bir süreliğine buralarda olamayacağım. Geri döndüğümde yazı yazmayı daha mı çok seveceğim, yoksa ondan nefret mi edeceğim? Bilemiyorum. Birinci seçeneğin gerçekleşmesini umut ediyorum. Çünkü sürekli bir değişim içerisindeyiz. Bir saniye önceki halimizle, bir saniye sonraki halimiz aynı değil. Öyle de olmalı.
Geçmişe hep bir özlem var içimde. Bu yüzden çocukluğumun geçtiği yerlere gidiyorum.Hayatın en tatlı ve en kısa dönemi çocukluk yıllarımız bence. İstop oynadığım yerler şimdi başka çocuklara ait. Çiğnediğim Tipitip sakızlarının kağıtları çoktan yok olmuş.Ne mahallenin bakkalı yerinde ne de öksürükten boğulmama rağmen yemeği bırakmadığım leblebi tozum.Hatta içerisinden bal çıkardığımız hanımeli çiçekleri bile koparılmış. Artık o güzel kokusunu yayamıyor sokağa.Saklambaç oynarken saklandığım gizli yerlerimin yerinde büyük büyük binalar var. Bunlar böyle olmak zorunda elbette. Ama benim içimde bir yerlerde o çocuk yaşıyor ve geçmişteki güzel günleri çok özlüyor.
Hani büyüğünce özgür olacaktık. "Daha küçüksün olmaz,büyüğünce yaparsın." Nerede kaldı bu sözlerin gerçekliği, büyükler hep mi yalancıdır? Büyüklerin yerini şimdi sorumluluklar aldı.Ödenmesi gereken faturalar, gidilmesi gereken yerler, yapılması gereken işler..."Özgürlük", onu belki bir rüyada ya da bir masalda belki dinlediğimiz bir şarkıda bulabiliyorsak şanslıyız derim. Hoşçakalın...