4 Mayıs 2013 Cumartesi

İNSAN SEVGİSİ


  Çevremde son zamanlarda çok fazla duyduğum ve bundan rahatsız olduğum bir konudan bahsedeceğim. Ön yargı... Siz de mutlaka rastlıyorsunuzdur. "Aman Karslılar'dan uzak dur, Kayserililer çok kurnaz olurlar, kimdi o kavgayı çıkaran Kürt müydü?" Evet ben de sık sık duyuyorum. Bir insanı kendisinin bilerek, isteyerek seçmediği -ki aslında seçebilir de-  bir şeyden dolayı, onun doğuştan kazandığı özelliklerinden dolayı onu yargılamak. İnsanları dilinden, dininden, ırkından dolayı sınıflandırmak ne kadar cahilce bir şey. Bunun nedeni çok çeşitlidir elbet ama ben daha çok ön yargı olduğunu düşünüyorum. Birbirimizi yeterince tanımıyoruz. Hatta tanıma fırsatı bile vermiyoruz. Ön yargıların tutsağı olmuşuz bir kere. Kafamızda bazı şeyler şekillenmiş. Yeni şekillere, renklere gerek duymuyoruz.
   Bir insanı yalnızca insan olduğu için sevmeliyiz. Bizimle aynı milletten, dilden ya da dinden olduğu için değil; yalnızca o da bizim gibi bir insan olduğu için sevilmelidir. Dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan bir acı eğer bizim acımız olmuyorsa, "insanlık vasıflarını taşıyor muyuz?" diye tekrar bir düşünmeliyiz. Dünyanın kocaman bir ülke olduğunu var sayarsak eğer, evet hepimiz aynı gökyüzünün milletiyiz.

insan ada değildir, bütün de değildir tek başına.
anakaranın bir parçası, okyanusun bir damlasıdır;
bir kum tanesini alıp götürse bile deniz,
küçülür avrupa.
sanki bir burunmuş,
dostlarının yada senin bir yurdunmuş gibi
bir insanın ölümüyle eksilirim ben,
çünkü bir parçasıyım insanlığın;
işte bu yüzden hiç sorma çanların kimin için çaldığını,
çanlar senin için çalıyor... 
                                                    john Donne

(Ernest Hamingway'ın "Çanlar Kimin İçin Çalıyor" adlı kitabının giriş kısmından alınmıştır)

2 Mayıs 2013 Perşembe

AŞK


  "Ve bir daha kalbinin böyle hızlı atabilmesi için kilometrelerce koşması gerekiyordu..." (alıntıdır)
Bu konuda bir yazı yazmak isterdim ama şimdi değil... şu an değil. Sadece şunu söyleyeyim. Aşk, seni her zaman istedim yine istiyorum yine de istiyorum.

1 Mayıs 2013 Çarşamba

KADINLAR VE FUTBOL



   Futbol köşe yazarı bir arkadaşım bana bu konuda yazı yazmamı tavsiye etti. Tavsiye üzerine yazı yazmam genelde ama konu benim de ilgimi çekiyor. Başlığı attıktan sonra, "Acaba bir solcuyla bir sağcıyı karşılaştırsam daha mı çok ortak nokta bulurum?" dedim kendi kendime. Neyse abartmayalım o kadar da değil elbette. Günümüzde stadyuma giden kadın sayısı her geçen gün artıyor. Bir ara "seyircisiz oynama cezası" alan takım maçlarını, onlara ceza olarak yalnızca kadınlar önünde oynuyorlardı. Böyle bir ülkede yaşasam da yine de bu konuda çok umutsuz değilim. Şu da var ki kadınların geneli futbolu sevmiyor. Futbol sevilecek bir şey midir, amacı nedir? Futbol sadece bir spor mudur? Bu sorulara çok fazla girmek istemiyorum ama biliyorum ki bu sistemde kirlenmemiş tek bir şey yok. Futbol da kirlidir. Kitlesel bir uyuşturucudur. Dev bir pazardır. Biz futbolu yalnızca bir spor olarak görelim ve "kadınların neden futbolu sevmediği?" sorusunun yanıtını vermeye çalışalım.
 Öncelikle futbol bir sokak oyunudur. Sokak ise kadınlara her daim kapalıdır. "Kadının yeri evidir" mantığıyla yetiştiriliyor kız çocukları. Sokağa biraz fazla çıkıp oğlanlarla oynayan kız çocuklarına "Erkek Fatma" yakıştırmaları yapıldığını biliyoruz. Sonra bu kızlar büyüyüp anne oluyor. Çocuk bakmak, ev işi yapmak, kocaya hizmet etmek derken bu kadın hangi ara maç izleyecek. Tv izlemeye fırsat bulduğunda ise o da hayalindeki eşi, evi, kısaca hayatı anlatan, bir nevi kadınların uyuşturucusu olan dizilerde, alacak soluğu.
  Kadınların futbolu sevmemesinin bir diğer nedeni ise erkeklerin bu konuda çok ileri gitmeleri ve eşlerini futbol için ihmal etmeleri olabilir. Erkek, eşinin doğum tarihini hatırlamazken bir futbolcunun tüm özelliklerini hafızasında dosyalamıştır. Maç saatlerinde tv karşısına çakılan erkek, aynı golü farklı açılardan 20 kere sıkılmadan izleyebiliyorken; eşinin aynı konuyu iki defa tekrarlayışına (buna kendi aralarında dır dır diyorlar) katlanamamaktadır. Futbolcu iyi oynadığında, ona övgü dolu sözler söyleyebiliyorken (her yerinden öpeyim gibi) eşine "eline sağlık" demek birçok erkeğe zor geliyor.
  Kadınlar için futbol: Bir topun peşinde koşan 22 aptal erkek ve onları izleyen yüz binlercesi demektir.Bir de ofsayt vardır ki onu ne siz sorun ne de ben söyleyeyim...