Kitapların hayatımda büyük bir yeri ve önemi var. İlkokul 5. sınıftaydım. Evimize çok yakın olan şehir kütüphanesinde başladı kitaplarla olan ilk ilişkim. Hep masal kitapları okuyordum o zamanlar. Lisedeyken dünya klasiklerine başladım. Klasiklerin yeri ise bambaşkadır benim için. Şimdiki özgürlükçü, eşitlikçi fikirlerime bir alt yapı oluşturdular. Bana yön veren kitaplardan bir liste hazırladım.
Dört ciltten oluşuyor bu kitap. Marius'a aşık olmuştum okurken. "Bir roman kahramanına aşık olunur mu?" Demeyin önce Marius'u tanıyın derim. İnsanların ne kadar çok yoksul olabileceğini romantik bir tarzla anlatmış Victor Hügo. Ekmek çalıp küreğe mahkum olan Jean Valjean'ın hikayesi
ŞEKER PORTAKALI
Bahçesindeki portakal ağacıyla konuşan Zeze, yaramaz, zeki, duygusal bir çocuktur. Bir çocuğun hayal dünyasının sınırlarıyla tanıştırır sizi bu kitap. Portekizli'nin merhametine hayran kalabilirsiniz. Zeze'yi onun olgunlaşmış acılarını hissedersiniz okursanız eğer.
GERMİNAL
Bu kitabı okurken insanın karnı öyle bir acıkıyor ki. Buzdolabına koşup içindeki yiyecekleri görünce rahat bir nefes alıyorsunuz. Açlığı çok iyi yansıtmış Zola. Maden işçilerini, patrona karşı yaptıkları grevi ve açlıktan ölen bebekleri okumak size popüler aşk romanları gibi bir zevk vermeyecek ama çok daha değerli başka şeyler öğreneceksiniz.
ÇALIKUŞU
En sevdiğim Türk romanı. Bir kadının Cumhuriyet'in daha ilk yıllarında Anadolu'daki gerici insanlarla olan kavgasını anlatır bu kitap. Bu insanlar her devirde her yerde hala yaşıyorlar. Kimi zaman Sivas'ta bazen Maraş'ta. Kimi zaman da hemen yanınızdalar.
Bu da siyasi kitaplar arasında en beğendiklerimden biri. Sistemi anlamak için adeta bir şifre niteliğinde. Fakat tek başına yeterli değil elbette. İnsanı Matrix'ten çıkarmak için tetikliyor. Matrix'ten çıkmak sadece bir başlangıç...