27 Temmuz 2013 Cumartesi

KADINLAR-ERKEKLER


  Geldik yine aynı konuya. Dön dolaş hep aynı yerdeyim. Koskoca bir yıl geçmiş üzerinden bu konuyla ilgili bir yazı yazmıştım. Bir yılda neler neler değişti ama ben hala bu karmaşık ilişkiyi çözebilmiş değilim. İleriki bir dönemde de çözebilme umuduna sahip değilim. Tabi ki bazı genellemelere ulaştım bu süre zarfında. Benim için kadın-erkek problemi mutlaka çözülmesi gereken bir durum haline geldi. Bu arzumun gerçekleşmesi her ne kadar bir hayal de olsa yine de vazgeçmeyeceğim. Hem kendi yaşadıklarımdan hem de çevremde gördüklerimden çıkardığım bazı genellemelerim var demiştim. Mesela kadınların ve erkeklerin mizaçlarının birbirinden tamamen farklı olduğunu ve bunu ilişkiye yansıttıkları için en büyük problemlerin de bundan doğduğunu düşünüyorum. Örneğin kadınlar daha hassas ve ince düşünceliler; erkekler ise daha düz mantıkla bakan bir yapıya sahipler. Kadının yaptığı hareketin mutlaka önü, arkası, nedeni vardır. Erkek ise bir şeyi hissetirme yoluna gitmez daha açıktır. Kadınlar genelde ilişkiyi hayatının merkezine koyarlar,gece yedi-yirmi dört erkeğini düşünebilirler, karşıdakinden de bunu isterler oysa karşısında bir erkek vardır. Erkek ise bir arkadaş toplantısında ya da zevk aldığı herhangi bir faaliyet sırasında kadınını hiç aklına getirmeyebilir. Bu yüzden de ilgisizlikle suçlanır. İlgisizlik ise kadın için büyük bir sorundur. İlgisizlik kadın için kumadır diyebiliriz. Ya erkeği bu haliyle kabul edeceksin ya da terk edeceksin. Şu da var "dır dır" yapıp da erkeği delirtmek ise en yanlış ve en sık yapılanıdır. Çünkü "dır dır" da erkeğin kumasıdır bence. Ayrıca dır dırın hiçbir faydası olmaz. Erkek bir şeyi içinden geliyorsa yapar zaten, yapılan dır dır yalnızca erkeğin sevgisinin ölmesine neden olur vs vs vs...
  Bu konuda bir gün bir kitap yazacağım ve eminim ki çok satılacak. okurlarımın çoğunu da kadınlar oluşturacak tabi ki...


25 Temmuz 2013 Perşembe

SON
 Yine bir sona geldik. İster bir mekana olsun bu veda, ister bir insana. Hepsi de can yakıcı oluyor. Alışkanlıkların bir anda değişmesi insan hayatını alt üst etmeye yetiyor. Neyseki yeniye alışmak da çok zor değil ve yeninin geleceğine dair umut... Bu da olmasaydı zaten, her veda bir ölüm olsaydı. Yeniden doğuşun olacağına dair inanç olmasaydı eğer, yani gerçekten her veda bir ölüm niteliğinde olsaydı o halde yaşanılacak acının derecesi de kat be kat fazla olurdu. Biliyoruz ki her son bir başlangıç. Ölümden sonra yaşama inanıyor birçok kişi böylece ölümün yaşatacağı acı azalmış oluyor. Yine de bir bitkinin hücresinde ya da bir böceğin, bir kuşun ve yahut herhangi başka bir canlının bedeninde hayat bulma düşüncesi insana bilinmeyen son için güven veriyor...
  Evet ne de olsa her son bir başlangıç.

18 Temmuz 2013 Perşembe

TATİL




   Geçen hafta, tıpkı bu resimdeki gibi bir yerde tatil yaptım. 5 günlük huzurlu ve keyifli bir zaman dilimiydi. Bir tanıdığın vasıtasıyla gerçekleşti; aksi takdirde kendi bütçemle böyle bir tatili karşılayabilmem  imkansız. Açık büfe, deniz, havuz, su kaydırakları anlatmakla bitmez elbette fakat bu tatil benim insanlar arasındaki eşitsizliğin boyutlarını bir kez daha görmeme neden oldu. Tatil boyunca bunu çoğu zaman hissetmedim. Ben de ne de olsa günümüz insanı olarak lezzetli ve çok çeşitli yiyecekleri denemeye, su parkında kaymaya, sanırım hiçbir zaman öğrenemeyeceğim yüzme sporunu yapmaya çalışıyordum. Bütün bunları yaparken dikkatimi çeken şey ise şuydu otel çalışanlarının yüzleri... Çünkü onlar bizim kadar eğlenmiyorlardı. Bir de otelden çıkıp arkadaşlarla diskoya giderken olanlar oldu. Orada güneşten yanmış yüzlerle bize çiçek satmaya çalışan çocukları ve biraz ötede diskoda alkolden ve dertsizlikten deliler gibi dans eden insanları aynı karede görünce "Bu ne tezat böyle, neredeyiz biz?" demekten kendimi alamadım. Hakikaten öyle... Neredeyiz biz?