UZUN ŞİİRLER 2
Herkesin,
Bir umudu vardır.
Bir savaşı,
Bir kaybedişi,
Bir acısı,
Bir yalnızlığı,
Bir hüznü
Çünkü,
Herkesin bir gideni vardır.
İçinden bir türlü uğurlayamadığı.
Turgut Uyar
Süreklilik ve Kopuş
2 Mart 2014 Pazar
10 Kasım 2013 Pazar
HEYYYY !
Bir Hengamedir almış başını gidiyor. Ya hep bir yerlere yetişmeye çalışıyoruz ya da bir işimiz var. Zaman, saatler, dakikalar su gibi akıyor. Biri durdursa da bizi " heyyy ne yapıyorsun, nerdesin, nedir bu böyle?" diye sorsa afallayıp kalacağız ama biraz sonra kaldığımız yerden devam edeceğiz. Oyunun raconu bu. Bize biçilen rolün gereğini yapacağız. Bazen geç kalıp bazen erken vararak, saat nerede durursa orada duracağız ve eğer hala birkaç saniyemiz kalmışsa eğer; şöyle derdim ben sanırım: Heyhat bitti ömrüm. Ancak anladım her şeyin değersizliğini, neden üzüldüm küçük şeylere, neden dert ettim büyük şeyleri? İşte bitti artık ne kaldı geriye?
Bir Hengamedir almış başını gidiyor. Ya hep bir yerlere yetişmeye çalışıyoruz ya da bir işimiz var. Zaman, saatler, dakikalar su gibi akıyor. Biri durdursa da bizi " heyyy ne yapıyorsun, nerdesin, nedir bu böyle?" diye sorsa afallayıp kalacağız ama biraz sonra kaldığımız yerden devam edeceğiz. Oyunun raconu bu. Bize biçilen rolün gereğini yapacağız. Bazen geç kalıp bazen erken vararak, saat nerede durursa orada duracağız ve eğer hala birkaç saniyemiz kalmışsa eğer; şöyle derdim ben sanırım: Heyhat bitti ömrüm. Ancak anladım her şeyin değersizliğini, neden üzüldüm küçük şeylere, neden dert ettim büyük şeyleri? İşte bitti artık ne kaldı geriye?
22 Ağustos 2013 Perşembe
AŞK İKİ KİŞİLİKTİR
Değişir yönü rüzgârın
Solar ansızın yapraklar.
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar.
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini,
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir.
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten.
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir.
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
Avutamaz olur artık
Seni bildiğin şarkılar.
Boşanır keder zincirlerinden
Sular, tersin tersin akar.
Bir hançer gibi çeksen de sevgini
Onu ancak öldürmeye yarar.
Uçarı kuşu sevdanın
Alıp başını gitmiştir
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken.
Çünkü, hiçbir kelebek
Tek başına yaşamaz sevdasını.
Severken hiçbir böcek,
Hiçbir kuş yalnız değildir.
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Ataol Behramoğlu
Aşk iki kişi arasında yaşandığı zaman evet çok güzel ve özeldir; fakat unutulmaması gereken bir şey var. Tek başına yaşanan aşklar her ne kadar karşılıksız olsalar da bunlara, "aşk değildir" diyebilir miyiz? Keşke olabilse göz göze diz dize... Ne yazık ki her zaman bunu tutturmak mümkün olmuyor. Bence karşılıksız aşklar, iki kişilik yaşananlara göre daha tutkulu oluyor. Kavuşamamanın verdiği acı, dokunamamanınkiyle birleşip büyük bir isteğe dönüşüyor. Günümüzde böyle tutkulu aşklar yok hatta birini bu şekilde sevenlere de "takıntılı" deniliyor artık. İnsanlar teknolojinin hayatı istila etmesiyle öyle bir rehavete kapılıp, öyle çok tembelleştiler ki aşık olup birinin peşinden koşmak, onu elde etmeye çalışmak, ona kur yapmak... Bunlar da insanlara zor gelmeye başladı. Bunu yapan aşığın karşısında nazlı bir yar da yok. Elektrik denen bir şey icat oldu. Hani şu faturası gelenden bahsetmiyorum. Kadın-erkek arasında geçeni kastediyorum. Nedir bu elektrik olayı biliyor musunuz? Karşıdaki kişinin maddi durumu iyiyse, kültürlüyse, fiziği yerindeyse, biraz da sempatikse; hadi gel de çarpılma. İşte böyle... Gerçekler acıdır, acıtır.
Değişir yönü rüzgârın
Solar ansızın yapraklar.
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar.
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini,
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir.
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten.
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir.
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
Avutamaz olur artık
Seni bildiğin şarkılar.
Boşanır keder zincirlerinden
Sular, tersin tersin akar.
Bir hançer gibi çeksen de sevgini
Onu ancak öldürmeye yarar.
Uçarı kuşu sevdanın
Alıp başını gitmiştir
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken.
Çünkü, hiçbir kelebek
Tek başına yaşamaz sevdasını.
Severken hiçbir böcek,
Hiçbir kuş yalnız değildir.
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Ataol Behramoğlu
Aşk iki kişi arasında yaşandığı zaman evet çok güzel ve özeldir; fakat unutulmaması gereken bir şey var. Tek başına yaşanan aşklar her ne kadar karşılıksız olsalar da bunlara, "aşk değildir" diyebilir miyiz? Keşke olabilse göz göze diz dize... Ne yazık ki her zaman bunu tutturmak mümkün olmuyor. Bence karşılıksız aşklar, iki kişilik yaşananlara göre daha tutkulu oluyor. Kavuşamamanın verdiği acı, dokunamamanınkiyle birleşip büyük bir isteğe dönüşüyor. Günümüzde böyle tutkulu aşklar yok hatta birini bu şekilde sevenlere de "takıntılı" deniliyor artık. İnsanlar teknolojinin hayatı istila etmesiyle öyle bir rehavete kapılıp, öyle çok tembelleştiler ki aşık olup birinin peşinden koşmak, onu elde etmeye çalışmak, ona kur yapmak... Bunlar da insanlara zor gelmeye başladı. Bunu yapan aşığın karşısında nazlı bir yar da yok. Elektrik denen bir şey icat oldu. Hani şu faturası gelenden bahsetmiyorum. Kadın-erkek arasında geçeni kastediyorum. Nedir bu elektrik olayı biliyor musunuz? Karşıdaki kişinin maddi durumu iyiyse, kültürlüyse, fiziği yerindeyse, biraz da sempatikse; hadi gel de çarpılma. İşte böyle... Gerçekler acıdır, acıtır.
11 Ağustos 2013 Pazar
10 Ağustos 2013 Cumartesi
TEN UYUMU
Kadın ve erkeklerle ilgili yazmaya devam ediyorum. Bir önceki yazımda eksik kalan ve aslında çok önemli olan bir konuya değineceğim. Başlıktan da anlaşılıyor sanırım. Ten uyumu, cinsel çekim ya da çiftlerin birbirinin bedeninden zevk alması, nedir acaba? Öncelikle cinselliğin ne olduğundan bahsetmeliyiz sanırım. Cinsellik aşkın somutlaşmış halidir. Aşkın olmazsa olmazıdır. Ten uyumu da cinselliğin iki çift arasında en güzel şekilde yaşanılmasıdır. Şu da var ki bu uyumun sağlanabilmesi için duygusal, fiziksel ve ruhsal (psikolojik) uyumun önceden yakalanılmış olması gerekir. Her ilişkide mutlaka olmalı mıdır? Bence olursa tadından yenmez. Olmaması durumunda ise mutlaka ilişki ilerleyen zamanlarda fire verir. Bu uyum varsa belki başka sorunların bile çözümü daha kolay olacaktır. Bu uyumu yakalamak bence oldukça zor. Özellikle kadınlar için işin duygusal boyutu çok önemli olduğu için, ten uyumu sağlanamadan birçok ilişki bitiyor. Bundan daha da kötü olan bir durum ise: milyonlarca evli çift birbiriyle istemeden birlikte oluyor. Önceden şöyle düşünürdüm, "erkekler nasıl olsa her türlü bu işten kazançlıdır." Artık bu fikirde değilim. Erkek de kendini arzulayan bir kadınla, arzulamayan fakat zoraki birlikte olan kadın arasındaki ayrımı pekala yapıyordur sanırım. Jinekolog ya da cinsellik terapisti değilim kendi çapımda kendi doğrularımı yazdım. Son sözüm ise şu olacak eğer partnerinizle ten uyumunu yakalayabildiyseniz bunu sakın ucuz ve basit kavgalarla bozmayın diyorum.
27 Temmuz 2013 Cumartesi
KADINLAR-ERKEKLER

Geldik yine aynı konuya. Dön dolaş hep aynı yerdeyim. Koskoca bir yıl geçmiş üzerinden bu konuyla ilgili bir yazı yazmıştım. Bir yılda neler neler değişti ama ben hala bu karmaşık ilişkiyi çözebilmiş değilim. İleriki bir dönemde de çözebilme umuduna sahip değilim. Tabi ki bazı genellemelere ulaştım bu süre zarfında. Benim için kadın-erkek problemi mutlaka çözülmesi gereken bir durum haline geldi. Bu arzumun gerçekleşmesi her ne kadar bir hayal de olsa yine de vazgeçmeyeceğim. Hem kendi yaşadıklarımdan hem de çevremde gördüklerimden çıkardığım bazı genellemelerim var demiştim. Mesela kadınların ve erkeklerin mizaçlarının birbirinden tamamen farklı olduğunu ve bunu ilişkiye yansıttıkları için en büyük problemlerin de bundan doğduğunu düşünüyorum. Örneğin kadınlar daha hassas ve ince düşünceliler; erkekler ise daha düz mantıkla bakan bir yapıya sahipler. Kadının yaptığı hareketin mutlaka önü, arkası, nedeni vardır. Erkek ise bir şeyi hissetirme yoluna gitmez daha açıktır. Kadınlar genelde ilişkiyi hayatının merkezine koyarlar,gece yedi-yirmi dört erkeğini düşünebilirler, karşıdakinden de bunu isterler oysa karşısında bir erkek vardır. Erkek ise bir arkadaş toplantısında ya da zevk aldığı herhangi bir faaliyet sırasında kadınını hiç aklına getirmeyebilir. Bu yüzden de ilgisizlikle suçlanır. İlgisizlik ise kadın için büyük bir sorundur. İlgisizlik kadın için kumadır diyebiliriz. Ya erkeği bu haliyle kabul edeceksin ya da terk edeceksin. Şu da var "dır dır" yapıp da erkeği delirtmek ise en yanlış ve en sık yapılanıdır. Çünkü "dır dır" da erkeğin kumasıdır bence. Ayrıca dır dırın hiçbir faydası olmaz. Erkek bir şeyi içinden geliyorsa yapar zaten, yapılan dır dır yalnızca erkeğin sevgisinin ölmesine neden olur vs vs vs...
Bu konuda bir gün bir kitap yazacağım ve eminim ki çok satılacak. okurlarımın çoğunu da kadınlar oluşturacak tabi ki...
Geldik yine aynı konuya. Dön dolaş hep aynı yerdeyim. Koskoca bir yıl geçmiş üzerinden bu konuyla ilgili bir yazı yazmıştım. Bir yılda neler neler değişti ama ben hala bu karmaşık ilişkiyi çözebilmiş değilim. İleriki bir dönemde de çözebilme umuduna sahip değilim. Tabi ki bazı genellemelere ulaştım bu süre zarfında. Benim için kadın-erkek problemi mutlaka çözülmesi gereken bir durum haline geldi. Bu arzumun gerçekleşmesi her ne kadar bir hayal de olsa yine de vazgeçmeyeceğim. Hem kendi yaşadıklarımdan hem de çevremde gördüklerimden çıkardığım bazı genellemelerim var demiştim. Mesela kadınların ve erkeklerin mizaçlarının birbirinden tamamen farklı olduğunu ve bunu ilişkiye yansıttıkları için en büyük problemlerin de bundan doğduğunu düşünüyorum. Örneğin kadınlar daha hassas ve ince düşünceliler; erkekler ise daha düz mantıkla bakan bir yapıya sahipler. Kadının yaptığı hareketin mutlaka önü, arkası, nedeni vardır. Erkek ise bir şeyi hissetirme yoluna gitmez daha açıktır. Kadınlar genelde ilişkiyi hayatının merkezine koyarlar,gece yedi-yirmi dört erkeğini düşünebilirler, karşıdakinden de bunu isterler oysa karşısında bir erkek vardır. Erkek ise bir arkadaş toplantısında ya da zevk aldığı herhangi bir faaliyet sırasında kadınını hiç aklına getirmeyebilir. Bu yüzden de ilgisizlikle suçlanır. İlgisizlik ise kadın için büyük bir sorundur. İlgisizlik kadın için kumadır diyebiliriz. Ya erkeği bu haliyle kabul edeceksin ya da terk edeceksin. Şu da var "dır dır" yapıp da erkeği delirtmek ise en yanlış ve en sık yapılanıdır. Çünkü "dır dır" da erkeğin kumasıdır bence. Ayrıca dır dırın hiçbir faydası olmaz. Erkek bir şeyi içinden geliyorsa yapar zaten, yapılan dır dır yalnızca erkeğin sevgisinin ölmesine neden olur vs vs vs...
Bu konuda bir gün bir kitap yazacağım ve eminim ki çok satılacak. okurlarımın çoğunu da kadınlar oluşturacak tabi ki...
25 Temmuz 2013 Perşembe
SON
Yine bir sona geldik. İster bir mekana olsun bu veda, ister bir insana. Hepsi de can yakıcı oluyor. Alışkanlıkların bir anda değişmesi insan hayatını alt üst etmeye yetiyor. Neyseki yeniye alışmak da çok zor değil ve yeninin geleceğine dair umut... Bu da olmasaydı zaten, her veda bir ölüm olsaydı. Yeniden doğuşun olacağına dair inanç olmasaydı eğer, yani gerçekten her veda bir ölüm niteliğinde olsaydı o halde yaşanılacak acının derecesi de kat be kat fazla olurdu. Biliyoruz ki her son bir başlangıç. Ölümden sonra yaşama inanıyor birçok kişi böylece ölümün yaşatacağı acı azalmış oluyor. Yine de bir bitkinin hücresinde ya da bir böceğin, bir kuşun ve yahut herhangi başka bir canlının bedeninde hayat bulma düşüncesi insana bilinmeyen son için güven veriyor...
Evet ne de olsa her son bir başlangıç.
Yine bir sona geldik. İster bir mekana olsun bu veda, ister bir insana. Hepsi de can yakıcı oluyor. Alışkanlıkların bir anda değişmesi insan hayatını alt üst etmeye yetiyor. Neyseki yeniye alışmak da çok zor değil ve yeninin geleceğine dair umut... Bu da olmasaydı zaten, her veda bir ölüm olsaydı. Yeniden doğuşun olacağına dair inanç olmasaydı eğer, yani gerçekten her veda bir ölüm niteliğinde olsaydı o halde yaşanılacak acının derecesi de kat be kat fazla olurdu. Biliyoruz ki her son bir başlangıç. Ölümden sonra yaşama inanıyor birçok kişi böylece ölümün yaşatacağı acı azalmış oluyor. Yine de bir bitkinin hücresinde ya da bir böceğin, bir kuşun ve yahut herhangi başka bir canlının bedeninde hayat bulma düşüncesi insana bilinmeyen son için güven veriyor...
Evet ne de olsa her son bir başlangıç.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)